Günümüzde, kanser hastalıklarının tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerinin hızla gelişmesiyle daha uzun yaşam süreleri ve daha iyi yaşam kalitesi elde edilmektedir. Günümüzde yaygın olarak kullanılan kemik iliği kök hücre transplantasyonu (KİT), önce aslında habis hastalıkların tedavisinde ortaya çıkmıştır. Bu nasıl olmuştur ?
Daha yüksek oranda hastalıktan kurtulma ve uzun yaşam süreleri ve yaşam kalitesi elde edilebilmesi için kemoterapiler son yıllarda çok ilaçlı ve tolere edilebilen en yüksek dozlarda uygulanmaktadır. Kemoterapi (KT) ile çeşitli kanser türlerinde elde edilen iyi sonuçlar, bu uygulamayı büyük bir ümit olarak ortaya çıkarmıştır. Ancak bu sonuçların elde edildiği yoğun KT şemalarının başta kemik iliği (KI) baskılanması gibi olumsuz yan etkileri vardır. Bir yandan daha etkin tedavi özlemi, diğer yandan bu tedavilerin ortaya çıkardığı Kİ baskılanmasının düzeltilmesi düşüncesi “KİT” fikrini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, daha sonraları KİT’ nun bir başka uygulama alanı da, akdeniz anemisinde olduğu gibi hastalıklı Kİ hücrelerinin sağlıklı olanlarla değiştirilmesi, immun yetmezliklerde olduğu gibi eksik olan hücrelerin yerine konması şeklinde gelişmiştir.
Dünyada, 100 yıldır harcanan çabalar sonunda 40 yıl kadar once, bugünkü düşünceye uygun KİIT uygulama çalışmaları başlamıştır. Son 30 yıldır hızla yayılan, ülkemizde de yaklaşık 15-20 yıldır yerleşmeye ve gelişmeye başlayan, “Kan ve Kök Hücre Nakli” olarak ifade edebileceğimiz bu tedavi şekli, çocukluk yaş guruplarında biraz daha geç uygulanmaya başlamıştır. Ülkemizde pediatrik transplant merkezlerinin kurulması ve çalışmaya başlaması da son 15-20 yılda gerçekleşmiştir. Bugün ülkemizde 8 cocuk, 21 erişkin KIT merkezi bulunmaktadır.Bugün sadece avrupa’da 600’ü , dünyada ise 1200’ü aşkın KIT merkezi bulunmakta ve yılda 45-50 bin kadar nakil gerçekleşmektedir.
Günümüzde kemik iliği ve kök hücre nakilleri, hem habis hem de habis olmayan gurupta, özellikle pediatride doğmalık veya edinsel bazı hastalıklardan kurtulmayı sağlamakta, uygulama alanları ve sayıları giderek artmaktadır.
Kısaca, Kemik İliği Transplantasyonu, kemoterapötik ilaçları çok yüksek dozlarda, çoğu zaman radyoterapi ile birlikte vererek, tümöre karşı yüksek bir etki veya talasemide olduğu gibi hatalı hücrelerin ortadan kaldırılmasını sağlayıp, oluşan kemik iliği baskılanmasını da kardeşten, kendinden veya HLA uygun akraba olmayan bir kişiden alınan hücrelerle desteklemek esasına dayanan bir uygulamadır.
Transplantasyo; kişinin kendisinden (otolog), ya da allojenik nakil olarak bilinen, doku gurupları uygun kardeşinden veya akraba olmayanlardan, bazen de anne veya babadan, koşullara göre de göbek kordonu kanından uygulanabilmektedir.
Otolog kemik iliği transplantasyonu (OKİT)’ nda amaç, habis hücrelerle bulaşmamış Kİ’ ni dondurup saklayarak, normal kemoterapi kürlerinden çok daha etkili olan, yüksek dozlu kemoterapi kürlerini vererek esas hastalıkta tam iyilik sağlamak amaçlanmaktadır. İyilik dönemindeki lösemi gibi hastalıklarda da OKİT başarıyla kullanılmaktadır.
AML, erişkin ALL, çocukluk ALL (2.iyilik hali) gibi bazı lösemilerin tedavisinde konvansiyonel kemoterapi ile 5 yıllık hastalıksız sağkalım %20-30 iken, OKİT ile %30-50, AKİT ile %40-60 olduğu görülmektedir.
Umbilikal kordon kanı: Günümüzde hücre kaynağı olarak, KI gibi %1-2 oranında kök hücreleri içeren plasenta kanı da kullanılabilmektedir.
Doku tipi antijenlerinin kordon kanı kök hücrelerinde tam oluşmamış olması, azalmış reaksiyon riski ile kordon kanı karşımıza iyi bir hücre kaynağı olarak çıkmaktadır.
Donör seçimi:
18-60 yaşları arasındaki her sağlıklı kişi potansiyel donördür. Günümüzde donör yaşı alt sınırı 1 yaşa kadar indirilmiştir. Literatürde 5 aylık donörler dahi gösterilmektedir. Kordon kanı ise yeni doğan bir bebeğin indirekt olarak donör olabilme imkanını sağlamaktadır. Vericiyi tehdit eden riskler son derece az görülmektedir.
Donörler içinde tam identik kardeş donörler tercih edilmekte, Kİ bankalarının bulunduğu yerlerde ise, akraba olmayan donörler de kullanılmaktadır.
Kİ’nin Alınması:
Kİ ameliyathane koşullarında,genel anestezi altında,genellikle arka leğen kemiklerinden aspirasyon iğneleri kullanılarak çok sayıda ponksiyonlarla elde edilir.
Bir başka yöntem de, çevre damarlarda dolaşan kök hücrelerin aferezis cihazları ile 4-5 saatlik bir işlemle elde edilmesidir. Bunda anestezi yöntemine ve ameliyathane şartlarına ihtiyaç yoktur.
Kİ’ nin Verilmesi:
Taze veya dondurulduktan sonra çözündürülen Kİ, köprücük kemiği altından yerleştirilen bir katater aracılığıyla, 1-2 saatlik sürede, damardan kan verildiği şekilde vücuda verilir.
Kİ alıcıya uygulanmadan önce, yeni iliğin vücuda kabulunu sağlamak, reddedilmesini önlemek için yoğun kemoterapi, bazen radyoterapi uygulanır. Hasta, yoğun KT ve radyoterapi uygulamaları, kemik iliği kök hücresinin verilmesi ve yeni kemik iliği tam tutuncaya kadar geçen süreler boyunca (30-40 gün) özel KİT ünitesi içinde izole edilir.
Kİ alıcıya verildikten 15-30 gün sonra tutması beklenir. Bu dönemde infeksiyonları, çeşitli ilaç reaksiyonlarınını ve yeni kemik iliğinin yol açabileceği olayları önlemek için hastada koruyucu önlemler alınır.
Hasta üniteden ve klinikten taburcu edildikten sonra, ilk haftalar haftada iki kez, sonra haftada birkez görülür. Herhangi bir komplikasyon olmaması durumunda kontroller ayda bir keze düşülür. Transplantasyon sonrası 3-12 ay boyunca bazı ilaçlara devam edilir, hastalık türüne ve komplikasyon olup olmaması durumuna göre uygun zamanda bu ilaçlar da kesilir.
Sonuç olarak, kanserlerde ve bazı kan hastalığı, metabolik veya immun yetmezlikli hastalıklarda “Kemik Iliği” ve “Kan Kök Hücre” nakilleri ile kür (tam iyilik) şansı elde edilebilmektedir. Habis hastalığı olanlar esas hastalık ile beraber kemoterapi ve radyoterapinin erken ve geç etkilerinden uzaklaşabilmektedir. Talasemi gibi bazı doğuştan kan hastalıklarında, hasta transfüzyon ihtiyacından kurtulmakta ve hastalığın geç etkilerine maruz kalmamakta, normal bir yaşam süresine kavuşabilmektedir. Bağışıklık sistemi bozukluklarında hasta tamamen normal bir yaşama sahip olabilmekte, osteopetrozis gibi kemik hastalıklarından kurtulabilmektedir. Kısacası, insanın yaşam kalitesinde belirgin bir artma sağlanmaktadır. ÇOCUKLARDA KEMİK İLİĞİ-KÖK HÜCRE NAKLİ
Günümüzde, kanser hastalıklarının tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerinin hızla gelişmesiyle daha uzun yaşam süreleri ve daha iyi yaşam kalitesi elde edilmektedir. Günümüzde yaygın olarak kullanılan kemik iliği kök hücre transplantasyonu (KİT), önce aslında habis hastalıkların tedavisinde ortaya çıkmıştır. Bu nasıl olmuştur ?
Daha yüksek oranda hastalıktan kurtulma ve uzun yaşam süreleri ve yaşam kalitesi elde edilebilmesi için kemoterapiler son yıllarda çok ilaçlı ve tolere edilebilen en yüksek dozlarda uygulanmaktadır. Kemoterapi (KT) ile çeşitli kanser türlerinde elde edilen iyi sonuçlar, bu uygulamayı büyük bir ümit olarak ortaya çıkarmıştır. Ancak bu sonuçların elde edildiği yoğun KT şemalarının başta kemik iliği (KI) baskılanması gibi olumsuz yan etkileri vardır. Bir yandan daha etkin tedavi özlemi, diğer yandan bu tedavilerin ortaya çıkardığı Kİ baskılanmasının düzeltilmesi düşüncesi “KİT” fikrini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, daha sonraları KİT’ nun bir başka uygulama alanı da, akdeniz anemisinde olduğu gibi hastalıklı Kİ hücrelerinin sağlıklı olanlarla değiştirilmesi, immun yetmezliklerde olduğu gibi eksik olan hücrelerin yerine konması şeklinde gelişmiştir.
Dünyada, 100 yıldır harcanan çabalar sonunda 40 yıl kadar once, bugünkü düşünceye uygun KİIT uygulama çalışmaları başlamıştır. Son 30 yıldır hızla yayılan, ülkemizde de yaklaşık 15-20 yıldır yerleşmeye ve gelişmeye başlayan, “Kan ve Kök Hücre Nakli” olarak ifade edebileceğimiz bu tedavi şekli, çocukluk yaş guruplarında biraz daha geç uygulanmaya başlamıştır. Ülkemizde pediatrik transplant merkezlerinin kurulması ve çalışmaya başlaması da son 15-20 yılda gerçekleşmiştir. Bugün ülkemizde 8 cocuk, 21 erişkin KIT merkezi bulunmaktadır.Bugün sadece avrupa’da 600’ü , dünyada ise 1200’ü aşkın KIT merkezi bulunmakta ve yılda 45-50 bin kadar nakil gerçekleşmektedir.
Günümüzde kemik iliği ve kök hücre nakilleri, hem habis hem de habis olmayan gurupta, özellikle pediatride doğmalık veya edinsel bazı hastalıklardan kurtulmayı sağlamakta, uygulama alanları ve sayıları giderek artmaktadır.
Kısaca, Kemik İliği Transplantasyonu, kemoterapötik ilaçları çok yüksek dozlarda, çoğu zaman radyoterapi ile birlikte vererek, tümöre karşı yüksek bir etki veya talasemide olduğu gibi hatalı hücrelerin ortadan kaldırılmasını sağlayıp, oluşan kemik iliği baskılanmasını da kardeşten, kendinden veya HLA uygun akraba olmayan bir kişiden alınan hücrelerle desteklemek esasına dayanan bir uygulamadır.
Transplantasyo; kişinin kendisinden (otolog), ya da allojenik nakil olarak bilinen, doku gurupları uygun kardeşinden veya akraba olmayanlardan, bazen de anne veya babadan, koşullara göre de göbek kordonu kanından uygulanabilmektedir.
Otolog kemik iliği transplantasyonu (OKİT)’ nda amaç, habis hücrelerle bulaşmamış Kİ’ ni dondurup saklayarak, normal kemoterapi kürlerinden çok daha etkili olan, yüksek dozlu kemoterapi kürlerini vererek esas hastalıkta tam iyilik sağlamak amaçlanmaktadır. İyilik dönemindeki lösemi gibi hastalıklarda da OKİT başarıyla kullanılmaktadır.
AML, erişkin ALL, çocukluk ALL (2.iyilik hali) gibi bazı lösemilerin tedavisinde konvansiyonel kemoterapi ile 5 yıllık hastalıksız sağkalım %20-30 iken, OKİT ile %30-50, AKİT ile %40-60 olduğu görülmektedir.
Umbilikal kordon kanı: Günümüzde hücre kaynağı olarak, KI gibi %1-2 oranında kök hücreleri içeren plasenta kanı da kullanılabilmektedir.
Doku tipi antijenlerinin kordon kanı kök hücrelerinde tam oluşmamış olması, azalmış reaksiyon riski ile kordon kanı karşımıza iyi bir hücre kaynağı olarak çıkmaktadır.
Donör seçimi:
18-60 yaşları arasındaki her sağlıklı kişi potansiyel donördür. Günümüzde donör yaşı alt sınırı 1 yaşa kadar indirilmiştir. Literatürde 5 aylık donörler dahi gösterilmektedir. Kordon kanı ise yeni doğan bir bebeğin indirekt olarak donör olabilme imkanını sağlamaktadır. Vericiyi tehdit eden riskler son derece az görülmektedir.
Donörler içinde tam identik kardeş donörler tercih edilmekte, Kİ bankalarının bulunduğu yerlerde ise, akraba olmayan donörler de kullanılmaktadır.
Kİ’nin Alınması:
Kİ ameliyathane koşullarında,genel anestezi altında,genellikle arka leğen kemiklerinden aspirasyon iğneleri kullanılarak çok sayıda ponksiyonlarla elde edilir.
Bir başka yöntem de, çevre damarlarda dolaşan kök hücrelerin aferezis cihazları ile 4-5 saatlik bir işlemle elde edilmesidir. Bunda anestezi yöntemine ve ameliyathane şartlarına ihtiyaç yoktur.
Kİ’ nin Verilmesi:
Taze veya dondurulduktan sonra çözündürülen Kİ, köprücük kemiği altından yerleştirilen bir katater aracılığıyla, 1-2 saatlik sürede, damardan kan verildiği şekilde vücuda verilir.
Kİ alıcıya uygulanmadan önce, yeni iliğin vücuda kabulunu sağlamak, reddedilmesini önlemek için yoğun kemoterapi, bazen radyoterapi uygulanır. Hasta, yoğun KT ve radyoterapi uygulamaları, kemik iliği kök hücresinin verilmesi ve yeni kemik iliği tam tutuncaya kadar geçen süreler boyunca (30-40 gün) özel KİT ünitesi içinde izole edilir.
Kİ alıcıya verildikten 15-30 gün sonra tutması beklenir. Bu dönemde infeksiyonları, çeşitli ilaç reaksiyonlarınını ve yeni kemik iliğinin yol açabileceği olayları önlemek için hastada koruyucu önlemler alınır.
Hasta üniteden ve klinikten taburcu edildikten sonra, ilk haftalar haftada iki kez, sonra haftada birkez görülür. Herhangi bir komplikasyon olmaması durumunda kontroller ayda bir keze düşülür. Transplantasyon sonrası 3-12 ay boyunca bazı ilaçlara devam edilir, hastalık türüne ve komplikasyon olup olmaması durumuna göre uygun zamanda bu ilaçlar da kesilir.
Sonuç olarak, kanserlerde ve bazı kan hastalığı, metabolik veya immun yetmezlikli hastalıklarda “Kemik Iliği” ve “Kan Kök Hücre” nakilleri ile kür (tam iyilik) şansı elde edilebilmektedir. Habis hastalığı olanlar esas hastalık ile beraber kemoterapi ve radyoterapinin erken ve geç etkilerinden uzaklaşabilmektedir. Talasemi gibi bazı doğuştan kan hastalıklarında, hasta transfüzyon ihtiyacından kurtulmakta ve hastalığın geç etkilerine maruz kalmamakta, normal bir yaşam süresine kavuşabilmektedir. Bağışıklık sistemi bozukluklarında hasta tamamen normal bir yaşama sahip olabilmekte, osteopetrozis gibi kemik hastalıklarından kurtulabilmektedir. Kısacası, insanın yaşam kalitesinde belirgin bir artma sağlanmaktadır.